23 Kasım 2010 Salı

İŞKENCECİ HANEFİ AVCI VE EMRİNDEKİLER 10



Bazıları kenara çekilip cinsel organlarının bulunduğu bölgelere merhem sürmeye çalışıyordu. Doktor Y.B. bağırdı
– Sakın onları cinsel organınıza sürmeyin. Çok canınız yanar, sakın ha.
    Bu manzarayı görenler, insanlığından nefret ederdi herhalde ya da buna sebep olanlara düşmanlığını ve nefretini gizleyemezlerdi.
    Çıkarma filosunda işkenceden dönenler yaralarını sarma telaşındayken, diğer yandan Mersinin Karaduvar mahallesinde Hanefi AVCI ve ekibi C.Ç. nin oturduğu evin  kapısını var gücüyle vuruyorlardı. Mahalle sarılmıştı. Kendilerine göre bir Vatan haini daha sorgulanmaya alınacaktı.  Kaçması engellenmeliydi. 
    C.Ç Liman iş sendikasının sekreteriydi. Suçunun sadece bu olduğunu senelerce göz altında yattıktan ve Adana Bir Nolu Sıkı Yönetim mahkemesince Salı verildikten sonra anlayacaktı. C.Ç suçluydu onların nazarında cezasını da çekmeliydi. Sendika sekreteri olmak neymiş görmeliydi.
   Karaduvar mahallesindeki küçük mütevazi evde C.Ç. işten yeni dönmüş çocukları ile birlikte akşam yemeklerini yemişler. Pijamalarını giymiş olduğu halde tahtadan çakılmış divanın üzerine uzanmış artık kahvesini eşinin getirmesini bekliyordu. Küçük çocuğunu yanına yatırmış annesine gündüzün yaşadığı yorgunluklarını anlatıyordu.
    Kapı acı acı çalınca yaşlı anne “Ya havle vela” diyerek yerinden kalktı, odadan iki üç adım atıp hole, oradan da üç adımla dış kapıya ulaştı.  – Ne o evladım ne dir bu telaşınız? Dedi anne. Ekibin başındaki Hanefi AVCI da
 -Bir şey yok anne C.Ç. ye bir şey sorup gideceğiz. Anne içeri bağırır
– C...... oğlum gel seni birileri çağırıyor. C. Ç. “kim ola ki bu saatte” diye düşünürken kapıya gelir. Hanefi AVCI
-- C..... hele gel sana bir şey soracağız.
– Efendim elbiselerimi giyip geleyim müsaade edin.
–Yok hemen geri geleceksin kapının önünde biraz konuşup döneceğiz.
        Peki efendim buyurun ne soracaksanız sorun. Bu konuşma yapılıncaya kadar Siyasi şubeye ait arabanın yanına ulaşmışlardı ki. Yaka paça C. Ç. Arabaya atıldı.
   Gözleri koyu renkli bir bezle bağlanan C.Ç. evinin önünden pijamaları ve ayağında terliği olduğu halde alındıktan ve yarım saate yakın taşıt da gezdirildikten sonra bir binanın önünde indirildi. Yaklaşık otuz basamaklı merdivenden yukarı çıkarıldı. Sorgulamayı kendisinin savcı olduğu söylenen bir zat yapıyormuş havası verilmesine rağmen; C. Ç. sesleri beyninin bir yerine kazımıştı ki sorgulamayı fiilen Hanefi AVCI yapıyordu. Onlara göre sorgulamaydı, ancak dünyanın en ağır işkenceleriydi yapılan. Aklınıza ne geliyorsa Amerikalıların Iraklı Vatandaşlara uyguladıkları ve İnternet de gördüğünüz yada göremediğiniz tüm işkenceler denendi, Liman İş Sendikası Sekreteri C. Ç. Nin üzerinde. Cop la yoruluncaya kadar dövdüler. Olmadı, konuşmadı. Falakaya yatırdılar. Olmadı konuşmadı. Filistin askısına aldılar. Olmadı konuşmadı. Çünkü sorulan sorularla uzaktan yakından hiçbir ilişkisi ve bilgisi yoktu. Öylesine hırpalanmıştı ki Cemil artık çektiği acılar nedeniyle kendisinden geçmiş, ölüm mü bayılmak mı belli olmayan bir boşluğa düşmüştü. Bir yıldız çakmıştı beyninde ondan sonrakileri hatırlamak mümkün değildi. Hastaneye kaldırıldı. Birkaç gün orada kendisine gelemedi. Kendisine hiçbir ilaç verilmedi, hastanede ölmesi bekleniyordu. Tahminen bir hafta sonra kendisine gelebildi. – Nerdeyim ben? Yanında bir sivil polis olduğu halde yardım istedi hemşireden
- Bana doktoru çağırır mısınız. –Tabi efendim dedi hemşire. On dakika kadar sonra doktor geldi
        Buyur bir derdin mi var?  Dedi doktor.
        Doktor bey lütfen beni burada öldürün, ben hayatımdan vazgeçtim, bu canilere teslim etmeyiniz beni lütfen. Dedi. Doktor güldü, sadece güldü. Bir C.Ç. nin başında duran sivil polise, birde C.Ç. ye baktı güldü. Hiçbir şey demeden çekti gitti. “O dönemde hiçbir doktor işkence görenlere işkence gördüğüne dair rapor veremiyordu. Bu durumun tersini yapan Adam gibi biri vardı. Doktor Y.B. işkence görenlere işkence gördükleri ve vücutlarındaki darp izlerinin aylar sonra bile hala kaldığını belirttiği için, işkence görenlere rapor verdiği için göz altına alınmıştı. Zamanın gazeteleri de (kızıl doktor tutuklandı ) diye manşetten haber geçmişlerdi.”
   C. Ç. o günün ertesi günü tekrar hastaneden alındı ve tekrar sorgulandığı siyasi şubeye götürüldü. Bu sefer işkencenin son aşaması denenecekti üzerinde. Yine konuşmalardan gözleri kapalı olduğu halde, evinden kendisini pijamaları ve terliği ile alan, Hanefi AVCI ; "kendisine sayın savcım diye hitap ettiren", işkenceci tarafından sorgulanıyordu.  Artık dayanamıyordu, Manyetolu işkence aletinin kolu her çevrildiğinde, bağırmaları büyük bir ihtimalle bulundukları mahallede herkes tarafından duyulmalıydı. Ne yazı ki hiçbir kimse Liman İş Sendikası Sekreteri C. Ç. nin sesini duymuyor yardımına da koşmuyordu. C. Ç. Allah, Allah, Allah diye bağırdıkça “Kes lan sesini burada Allah da biziz peygamberde biziz, cellatda biziz” diye bağıran hiç şüphesiz Hanefi AVCI’ nın ta kendisiydi. İşkencede kendisini savcı olarak tanıtmaya çalışsada, C.Ç. işkenceci Hanefi AVCI’nın sesini beynine kazımıştı. Bu acımasız işkenceci oydu. Ondan başkası değildi.                     (http://demirfikir.blogspot.com/ )      
    Not: Engellenmezse devam edecek.     2010-11-18 Mehmet KIZILASLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder