19 Kasım 2010 Cuma

İŞKENCECİ HANEFİ AVCI VE EMRİNDEKİLER 4

    
-          Allah kahretsin Abi be, bu gençler ille de HANEFİ AVCI nın işkence tezgahından  geçecekler mi ?                              
-          Hocam Allah aşkına boş ver sen şimdi çocukları, bak bizi komutan yalnız bıraktı. Senin saklamamızı, istediğin ortadan kaldırmamız gereken herhangi bir şeyin var mı? Onu söyle bana ben önce seni kurtarayım o Allahtan korkmayanlardan.
-          Abi benim saklanması gereken hiçbir şeyim yok, amma evdeki dolabımda üzerinde resmi yazışmalar, yazan bir dosya var onu al evine götür olur mu? İçinde okulum “Mut Endüstri Meslek Lisesi” için yaptığım yazışmalar, teslim tutanakları, ve okula istediğim bekçi için kaymakamlığa yazdığım yazışmaların bir nüshaları var. Onlar ileride çok gerekli olabilir.
-          Hocam onlar resmi yazışmalarsa zaten vardır yazışma yaptığın kurumlarda ne gereği var ki alıp saklamanın? Sen bana evde yasak yayın vs var mı onu söyle.
-          Abi onlara göre bizim beynimiz yasak yayın, başka saklayacak hiç bir şey yok.
-          Peki paran pulun var mı ?
-          Allah razı olsun abi her şeyim var. Aysel ablama, Hasan a, Şeyda ya, Salih e, Ayşe ye ve beni tanıyan herkese selam söyle olur mu?
-          Olur söylerim. Dedi Emir Ali Demirdağ ve tekrar sarıldılar birbirlerine. Ali abi bahçe kapısından dışarı doğru, Hoca karakol kapısından, holün sonundaki daracık nezarete doğru ilerlediler.
Zincirler yeniden açıldı ve içeri sıkışarak giren hoca ya divan gibi tümsek yerde yer açıldı. Hocanın yüzü gülüyordu, ziyaretçisi gelmiş orada olduğu biliniyordu artık. Bundan sonra kaybolma ihtimali çok azdı. Çünkü birçok kişi evinden alındığı halde nereye gittiği bilinmiyor, bir daha kendisinden haber alınamıyordu. Ya bir işkence hanede öldürülüyor kimsenin bilemediği bir çukura gömülüyor, ya da silahlı çatışmada öldü diye gazetelere servis ediliyordu.
     Çocuklar pür dikkat hocanın ağzına bakıyor lar ve söyleyeceği sözleri bekliyorlardı. İşkenceden gelen çocuk işe oturduğu halde uyuyordu, ya da uyuyor gibi yapıyordu. Bunu fırsat bilen hoca. –korkacak hiç bir şey yok çocuklar, her şey yolundaymış, öğrencimin babası gelmiş onunla sohbet ettik. Emir Ali Demirdağ ı biliyor musunuz? O benim öğrencim Salih in babası o gelmiş.  Bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu. Diğer yandan benim burada olduğumda en azından biliniyor ve kaybolma ihtimalim yarı yarıya ortadan kalktı.
-          Hocam biz seni sorguya götürdüler zannettik, sorguya gitmedin ya ona çok sevindik. İsterseniz nöbetleşe oturanlar uyusun ayaktakilerde bir saat sonra otursunlar onlarda uyusunlar.- Tamam çocuklar kimler uyuyor? – hocam oturanlar uyusun ayakta olanlar tam yarısı sayılır onlarda bir sat sonra uyusun.
        Gece bir iki nöbet değişikliği ile geçmişti ve artık gün ışımaktaydı. Hoca banyo yapmak istediğini jandarmaya söyledi. Jandarma komutanına ilettiler ve kaç kişi nin banyo yapacağını sordular nezarettekilerin yarısının bugün yarısının yarın yapmak istediğini söylediler. Jandarmalar banyonun termosifonunu yaktılar ve dörder, dörder iki gurup jandarmaların banyosunda, banyoya girdiler. Banyoda istenmeyen bir olay yaşandı. Sönmek üzere olan termosifonun altına odun atıldı tutuşmayınca gaz zannedilen şişedeki benzin ocağa boca edilince her kes çırılçıplak jandarma hamamından dışarı kaçıştılar. Olay düzelince yarım kalan yıkanma işi tamamlandı. İkinci dört kişi banyoya girdiler. Sabah ezanı okunmuştu. Tekrar nezaretin kapısı açıldı. Kapıdaki jandarma değişmişti
           Hocam ziyaretçin var
        Kardeş ziyaretçimi yoksa komiser mi ?
         Ziyaretçi hocam, yaşlı bir amca.
         Tamam gidelim. Hoca bu sefer hem banyo yapmanın verdiği hem de ziyaretçinin olması nedeniyle daha rahat tı. Acaba kim di gelen diye düşünürken, holün ucuna kadar gelen ak sakallı nur yüzlü, Osman Bardakçı amcayla karşılaştı. Sarıldılar hasret giderir gibi, sanki önceleri baba oğulmuş gibi sımsıcak sarılmışlar ve kokularını içine çekmişlerdi. Hocanın içi buruldu
        Osman abi nasılsın?
        İyiyim evlat sen nasılsın?
         Bende iyiyim abi
         Bir şeye ihtiyacın var mı hocam?
         Yok abi her şeyim var.
         Bak evlat bunun içinde birkaç günlük diş macunu var, buda fırça yeni, bunlarda oğlumun çamaşırlarından bazıları sana çıkıncaya kadar yeter. Fazla yatmayacaksın bu diş macunu bitince dışarıda olacaksın.
         Bilmiyordu ki Osman Bardakçı amca olan bitenleri. Bilmiyordu ki Hanefi AVCI nın işkence hanelerini. Bilmiyordu ki Kenan EVREN nin memleketin kaynaklarının başına çöreklenme serüveninin kısa sürmeyeceğini. Bildiği bir iş vardı terzilikti, kıt kanaat okuttuğu polis bir oğlu birde Avrupa da yaşayan oğlu, birde hocanın öğrencisi kendi adını verdiği tekne kazıntısı vardı.
    Eşi İzmirli Esma ablaydı. Hocanın bölgesinden hemşerisi sayılırdı. Oğlu Osman, Babası Osman amcaya öğretmeninin gözaltına alındığını ağlayarak söyleyince, Jandarma komutanına yalvarmış. Getirdiği beş sıkımlık diş macunu, diş fırçası ve oğlunun iç çamaşırlarından birkaç parça vermek için gelmişti.
   Süre bitti dedi jandarma, komutan yoktu ortalarda. Hoca tekrar Osman Bardakçı abisine sarıldı.
-Esma ablama selam söyle olur mu, merak etmesin bak ben çok iyiyim, ona söyle, Osman a da söyle Osman abi, beni merak etmesinler.
     İçeri girdi hoca Osman abisinin getirdiği paketi açtı. Beş kez diş fırçalayacak kadar diş macunu, bir kağıdın üzerine sıkılmış. Bir diş fırçası yeni alınmış, bir iç donu, bir atlet çıktı paketten. Hocanın gözleri doldu ağlamamak için kendini zor tuttu. Ve döndü çocuklara dedi – bakın bu macun bitinceye kadar bizim çıkacağımıza inanıyorlar. Derinden köşeden bir ses geldi --Onlar Hanefi AVCI nın İşkence hanelerini bilmiyorlar hocam, biz  kendimizi kandırmayalım.
          Not: Enegellenmezse devam edecek.                           Mehmet KIZILASLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder