19 Kasım 2010 Cuma

İŞKENCECİ HANEFİ AVCI VE EMRİNDEKİLER 7


     Holün bir kenarında da iri tuzlu bir kısım vardı, yürüyebilecek olanların bazılarını da o tuzlu kısımda bir ileri bir geri yürütüyorlardı. Ayakları kan toplamış çocukların ayaklarının patlaması sonucu iri tuzların rengi kan kırmızı olmuş çocuklar buna rağmen o tuzların üzerinde yürütülüyordu.  Durmak isteyenlerin başında coplar patlıyordu. Başını kaldırıp etrafa bakanlarında başında çoplar patlıyordu.
      Hocanın aklından olmadık şeyler geçmeye başlamıştı ki; P..ç muzaffer :
–Anlat bakalım hoca. Hoca korkmuş, hoca sinmişti, ancak son bir gayretle
–Ne anlatmamı istiyorsunuz ki? diye bildi
 – Bildiklerini
– Ben bir şey bilmiyorum.
–Bak hoca çocukların halini gördün kimisi tuvalete emekleyerek gidiyor kimisinin ayakları ne halde. Daha içeridekini görürsen, bütün bildiklerin bülbül gibi anlatırsın.   Hoca kendisinin bile anlayamadığı bir çıkışla
        -Bak muzaffer bey, ben hiçbir şey bilmiyorum. Hiçbir örgüt ve eylemle de ilişkim yok. Bana dokunur, işkence yaparsanız, sakın ola sağ bırakmayın. Eğer beni sağ bırakırsanız, siz nereye giderseniz gidin, nereye saklanırsanız saklanın, bulur ve sizin bana yapmadığınızı, ben yapar, sizi öldürürüm.  Hoca lafı söylemiş ti amma bakalım ne olacak neresinde cop patlayacak diye düşünürken hayatının en zor çıkışını yaptığını, dönüm noktasında olduğunu düşünüyordu. Sessizliğin devam ettiğini ve onların bu sefer neye uğradıklarını bilemediklerini anlayan hoca devam etti.
      -Darbeyi, Atatürk ilkelerinden sapıldığı için yaptığını söyleyen, Kenen Evren benim kadar Atatürkçü olamaz. Hiçbir öğrencim benim siyaset yaptığımı da söyleyemez. Okulumdaki sağcı ve solcu tüm öğrencilerime sorun eğer bir öğrencim benim Atatürk ilkelerinden saptığımı, siyaset yaptığımı söylerse, beni asın. Bunun üzerine p..ç muzaffer
 – sakin ol hoca, bu ne hiddet biz senin bir şey yapmadığını biliyoruz amma, sen bunlara para yardımında bulunmuşsun?
      - Hayır ben para yardımında bulunmadım. Para istediler vermek zorunda kaldım. Sizin polis arkadaşlarınızdan bazıları da verdi, sizde biliyorsunuz. Polis arkadaşlarınızın belinde silah olmasına rağmen verdiler. Benim kalemimden başka neyim var da istediklerini yapmayayım.
     — Zimmetindeki teksir makinesinin yerini sen mi söyledin? Öyle dedi Mustafa.
    — Mustafa halt etmiş. Yerini söyleseydim eliyle koymuş gibi bulurdu. Niye kırmış her dolabın kapısını kilidini ona sormadın mı, benim söyleyip söylemediğimi? Ayrıca defalarca gece bekçisi istedim okul müdürümden. Olmadı atladım Kaymakamlığa yazı yazdım. Hepsinin birer örneği bende. Sadece ben teknik öğretmen olduğum için tüm atölyenin makineleri ile birlikte onu da bana zimmetlediler. Hoca artık boşluktan yararlanıp anlatıyor da anlatıyordu. Komiser kesti
    - Bunları yazalım, seni tekrar jandarmaya götüreceğim.
   – Nasıl isterseniz ancak, para konusunu da düzelterek yazınız.  Komiser ve diğer polisler içerideki başka bir odaya girdiklerinde, hocanın ayaklarının titremesi geçmişti.    
    Nezaret haneden ve meydan mahallesinden tanıdığı çocukların bazılarının durumu gözünün önündeydi. Kimisi emekleyerek tuvalete gidiyorlar ve idrarlarından kan geliyordu, kimisinin ayakları kan revan içinde iri tuzların üzerinde zorla yürütülüyorlardı. Aynı gecenin ilerleyen saatlerinde hoca ve ayakta durabilecek durumda olanlardan 7 kişiyi daha jandarma nezarethanesine bırakıldılar.
    Hoca fiziki işkenceden, bir anlık cesareti nedeniyle kurtulmuştu amma, psikolojik işkencenin zirvesini yaşamanın ruh haliyle getirildiği jandarma nezarethanesinde o gece hiç konuşamadı. Ertesi günü sabah erkenden jandarmalardan birisi :
     -Hocam banyonuz hazır, dediğinde hoca şaşırmamıştı. Hayatının o dönemdeki en güzel anlarıydı banyoya girmek. Sıcak su ile tedavi ediliyor gibi hissediyordu kendisini. Dünya nın  en iyi hediyesini vermişti sanki jandarma komutanı hocaya. Askere döndü,
    - Komutanım a en iyi dileklerimi ilet olur mu kardeş, bu yaptıklarını asla unutmayacağım. Ona minnetlerimi ilet, ona saygılarımı ilet.
    - Olur iletirim hocam, dedi asker. İşkenceden gelen çocuklara seslendi hoca
     -hadi çocuklar önce siz, dedi dört kişiyi banyonun dışarıdaki bahçeden girilen kapısının önüne kadar getirdi hoca. Hava nemliydi, buna rağmen banyo kapısının önünde, bahçede olmak hocaya iyi geliyordu. İlk dört kişinin banyosu bitene kadar jandarma karakolunun bahçesinde bir ileri, bir geri yürümeye başladı hoca.
   Not:  Engellenmezse devam edecek.     Mehmet KIZILASLAN 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder